Doğru! Sinirliydim, fena halde sinirliydim, hala da öyleyim ama deli olduğumu da nereden çıkarıyorsunuz? Hastalığım duyularımı keskinleştirmişti, harap etmiş ya da köreltmiş değildi. Hepsinden öte olan, keskin işitme duyusuydu. Cennetteki ve dünyadaki bütün sesleri duyuyordum. Cehennemden gelen pek çok sesi duyuyordum. Söylesenize, nasıl deli olabilirim? Dinleyin ve nasıl ustalıkla - nasıl sakince size bütün hikayemi anlatıyorum, görün. Fikrin aklıma ilk nasıl geldiğini söylemek imkansız ama aklıma düştüğü andan itibaren beni gece gündüz rahat bırakmadı. Bir amacım yoktu. Bir arzum yoktu. Yaşlı adamı severdim. Bana hiç zararı dokunmazdı. Beni asla kırmazdı. Altınlarında da gözüm yoktu. Beni sinirlendiren… Sanırım, gözleriydi!
Ona her baktığımda sinirime hakim olamıyordum. Elimde olsa onu hemen öldürürdüm. Benim yerimde kim olsa böyle düşünürdü diyemem. Çünkü zengin. Benim için bunun önemi yok. Benim için önemli olan sevdiğim insanların yanımda olması. Ailem beni bu adama emanet ettiği için ona bir şey de yapamıyordum. Bu adama muhtaçtım,en kötü günlerimde ailem yerine yanımda o vardı. Gözüne her baktığımda ailemin beni ona emanet ettiği gün aklıma gelir. Anneme sıkı sıkı sarılışım , babama beni lütfen bırakmayın diyişim. Her aklıma geldikçe daha da sinirlenirdim. Konuşmuyordum onunla ne zaman konuşmaya kalksam aklıma o gün geliyordu. Bazen sanki her şey onun suçuymuş gibi hissederdim ona çok sinirlenirdim. Bazen ise kendimde suç bulurdum. Ama artık kendimde suç bulmayı bıraktım. Ailem o olmasaydı beni hiç kimseye bırakamayacaktı. Çünkü başka akrabamız yoktu. O olmasaydı şuan ailemle beraber yaşıyor olacaktım.
En küçük sesleri bile duyduğumdan hep kulaklarımı tıkamak isterdim. Bazen kulaklarımı tıkayıp uyurdum ama o gelip kulaklarımdaki pamukları çıkartırdı. Ona çok sinirlenirdim o da bana "Pamukları çok ileri ittiriyorsun bu kulaklarına zarar verir" derdi. Ama ben yine pamuk tıkamaya devam ederdim. Ona neydi ki. Her sabah benden önce kalkıp kahvaltı hazırlardı. Yemeğimi yedikten sonra hiçbir şey demeden odama giderdim.
Bana deli olduğumu asla söylemezdi. Deli değilim zaten. Doktorlar benim deli olduğumu söyledikleri zaman onlara ben deli değilim dediğimde beni yatıştıran da oydu. Doktorlar bana ilaç vermişlerdi. Ama ben içmek istemiyordum. Neden içeyim ki? Ben deli değilim! O da bana "Evet sen deli değilsin bu ilaçlar daha iyi uyumanı sağlayacak artık uyurken hiçbir sesi duymayacaksın" dedi. Haklıydı da artık kulağıma pamuk tıkamak zorunda kalmıyordum. Bana ilaçlarımı içirtiyordu. Uyurken üstümü örtüyordu. Yavaş yavaş ona sinirim de azaldı...
İhtiyarla artık iyi anlaşıyorum. Bana inanan ve sözlerimi ciddiye alan tek kişi o. Artık onu suçlamıyorum. Kahvaltı hazırlamasına ve başka işlerine de yardım ediyorum. Artık benim ailem o.
Sıcak bir hikâye.
YanıtlaSil