Harname-Emine Birinci

 Bir varmış bir yokmuş bir zamanlar zayıf ve çelimsiz bir eşek varmış.

 Yük çekmekten çok yorulurmuş. Bazen odun çeker, bazen su taşırmış. Gece gündüz sıkıntılıymış, o kadar ağır yükler taşırmış ki yaralarından dolayı tek bir tane tüyü bile kalmamış. Eti ve derisi de kalmamış. Teri yükler altında kan gibi akıyormuş. Onu görenler sanki bir iskelet gidiyor diyormuş. Dudağı sarkmış, çenesi düşmüştü. Arkasına sinek konsa yoruluyormuş. Gözü bir avuç saman görünceye dek teni kıyım kıyım doğranırmış. Sırtında palan alınsa geri kalanı sanki bir köpekmiş.

   Bir gün sahibi bizim eşeğe iyilik edip onu otlaması için otlağa yollar. Eşek otlayarak dolaşırken otlakta yürüyen öküzleri görür. Gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve dolgun otlağı sömürüp yerlerdi ki kıllarını çekince kanları damlardı. Bazılarının boynuzları ay gibi bazılarının da halka halka yay gibi. Böğürdüler mi dağlar çın çın öterdi. Bizim miskin eşek gezip dolaşırken sığırları görünce şaştı kaldı. İçleri rahat yürüyorlar bazen de dinleniyorlardı. Ne yular dertleri vardı ne palan üzüntüsü ne de yük altında hasta ve şikayetçiydiler. Onları öyle görünce kendisi geldi aklına. İçinden dedi ki , "Biz bunlarla aynı yaratılışdayız, elde ayakta şekilde aynıyız bunların başına taç giydirilmesi neden! Bize bu ihtiyaç ve yoksulluk neden! Gerçi bizi arpa özlemi ok ve yay haline getirdi. Bunların boynuzunu kim ay etti? " Bunun nedenini öğrenmek için gerçekten de kavrayışlı bir eşek vardı. Hem üst sınıfta hem zekiydi,yük altında yağları eritip çok çağlar görmüş geçirmişti. Bizim miskin eşek o ulu eşeğin yanına vardı. Ona dedi ki " Sen eşekler içinde en olgun eşeksin,akıllısın şeyhsin ehilsin, fazılsın. Soyun sopun hatiplere konu oldu. Ediblere de nefesin hoş gelir. Kuşku yok senen akıllı eşeksin bilgesin büyüksün.Benim bir sorum var kerem eyle bunu hallet. Bugün otlakta öküzler gördüm. Göğüslerini gererek yürüyorlardı. Her biri semiz ve kuvvetli, içleri dışları yağlı etli. Bize nedenini açıkla. Şu sultanlık tacı niçin bunlara layık görüldü? Bizim onlardan ne eksiğimiz var? Pir eşek dedi ki: Ey eşek Allah onları rızık için yarattı.Öküzler gece gündüz buğday işler, buğday otlar, buğday dişlerler aziz buğdaya bu öküzler besep olduğu için Allah bunlara o yüceliği verdi. Devlet tacı başlarına kondu içleri ve dışları yağ ile et ile doldu. Bizim büyük işimiz odundur. İçimize ateş koyan o değersiz nesnedir. Gerçek buyruksa boynuz bir yana kulak ve kuyruk bile bize çoktur. Cılız, hasta, dertli eşek. Bizim eşek pir eşeğin yanından daha dertli ayrıldı. Otlağa gidince kendisinin de öküzler gibi işi yapabileceğini düşünüyordu. Bunun için gidip otlaktaki bütün çayırları yiyip öküzler gibi çayırı sürmeye çalıştı o kadar çok anırdı ki sesini tüm dünya duymuştu. Eşeğin sahibi de eşeğin sesini duymuştu. Elinde sopayla otlağa doğru koşmaya başladı. Bir de karşısında tarlanın halini görünce küplere bindi. O kadar sinirlendi ki küfür edip eşeği dövmeyle sinirini yatıştıramadı, bıçağıyla eşeğin kulağını ve kuyruğunu kesti.

   Bizim eşeğin canı o kadar yandı ki sahibinin yanından koşarak uzaklaştı. Hâlâ canı çok acıyordu. Pir eşeği gördü karşısında. Ona dedi ki "Ben boynuz ararken kulağımdan oldum. Rızkım helalken harama saptım." Pir eşek te dedi ki "kendi yağınla kavurlmadın daha büyüklere göz koydun. Akılsız başın derdi büyük olur." Bizim eşek hatasını anladı ama iş işten geçmişti bir kere.

Yorumlar