Harname - Gökhan KÖLEMEN

 Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken. Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, az gittim uz gittim. Dere tepe düz gittim. Çayır çimen geçerek lâle sümbül biçerek, soğuk sular içerek, ayla ayla bir güz gittim. Bir de dönüp ardıma dönüp baktım ki ne göreyim? Gide gide bir arpa boyu gitmemiş miyim? Natal - matal martaval, işte size duyulmadık bir masal. Bir varmış bir yokmuş. Zayıf mı zayıf bir eşek varmış. Gecesi gündüzü sıkıntılıymış. Yük çekmekten anası ağlarmış. Bazen odun çeker, bazen su taşırmış. O kadar ağır yükler taşırmış ki yaralarından tüyü kalmamış. Eti ve deriside kalmamış. Onu görenler sanki bir iskelet gidiyor diyor dermiş. Bizim bu eşek artık dayanamıyormuş. Arkasına sinek konsa yoruluyormuş. Bir gün bizim bu eşeğin sahibi ona acımış ve ona iyilik etmiş. Sırtından palanını almış, salmış otlamaya. Otlaya otlaya ilerlemiş. Bizim bu eşek otlakta yürüyen öküzleri görmesin mi. Öküzlerin gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve dolgunmuş. Bir kıllarını çeksen yağ damlarmış. Bazılarının boynuzları ay gibi, kimisinin de halka halka yay gibiymiş. Böğürdüler mi dağlar çın çın ötermiş. Miskin eşek sığırları görünce şaşmış kalmış. İçleri rahat yürüyorlar, bazen de dinleniyorlarmış. Ne yular dertleri varmış ne palan üzüntüleri. Ne de yük altında hasta ve şikayetçilermiş. Eşek bu hali görünce şaşırmış, kendi durumunu gözünün önüne getirmiş. Demiş ki "Biz bunlarla aynı yaratılışta değil miyiz?" Elde ayakta şekilde aynıyız. Peki demiş bunların başına taç giydirilmesi, bize bu ihtiyaç ve yoksulluk neden demiş. Düşünmüş durmuş. Eşeklerin en akıllısı pir eşek diye bir eşek varmış. "Benim derdimi anlasa anlasa o anlar demiş". Bizim miskin eşek pir eşeğin yanına varmış. Yüz sürmüş ve demiş ki. Ey yüce kişi sen eşekler içinden en olgun eşeksin. Akıllısın şeyhsin ehilsin, fazılsın. Senin bulacağın çözümlerle kötülük ortadan kalkarsa. Deccal eşeğine sağır, kör diyecekler. Sen müminlere yol gösterici, menzillere götürücüsün. Tanrı yolunu tutmuş kişilerin eşeği olma şerefine erdin. Soyun sopun hatiplere oldu. Kuşkusuz sen eşeklerin en bilgesisin. Benim bir sorunum var kerem eyle bunu hallet demiş. Bugün otlakta öküzler gördüm, göğüslerini gererek yürüyorlardı. Her biri kuvvetli, içleri dışları yağlı etliydi. Bize nedenini açıkla, şu sultanlık taç niçin bunlara layık görüldü. Gökyüzünde bizim yıldızımız yok mu? Yeryüzünde boynumuz olmadı mı? Peki eşek nasıl sığırdan aşağı olur demiş. Pir eşek de demiş ki "Ey bela bağına tutsak olmuş eşek şimdi beni iyi dinle. Yaratan Allah öküzü yaratınca öküzleri rızk nedeni kıldı. Öküzler gece gündüz buğday işler, buğday otlar, buğday dişler. Aziz buğdaya bu öküzler sebep olduğu için Allah bu öküzlere bu yüceliği verdi. İçleri dışları yağ, et ile doludur. Bizim en büyük işimiz, odundur, boynuz bi yana kulak ve kuyruk bile bize çoktur" demiş. Bizim eşek pir eşeğin yanından dertleri artmış bir şekilde ayrılmış .Kendi kendine "Bende buğday işleyeyim, daha ne kadar odunla dayak yiyeceğim." demiş. Giderken yeşermiş bir ekin tarlası görmüş, büyük bir sevinçle tarlaya gidip işlemeye başlamış. Bazen ayağıyla çiğner, bazen dişiyle yermiş. Ekini öyle iştahla yemiş ki tarla çıplak kalmış. Yiye yiye karnını doymuş. Müziğe başlamış, yere yatmış yuvarlanmış. Git gide sesini yükseltmiş. Anırmayı sürdürmüş, eşek seslerinin en çirkinini çıkarınca ekinli tarlanın sahibi duymuş. Eline sopayı aldığı gibi yola çıkmış, tarlasının halini görünce inlemiş. Küfretmekle, dövmekle içi soğumamış. Bıcağını çekmiş ve bizim eşeğin kulağını ve kuyruğunu kesmiş. Bizim eşek gözyaşları içinde kan dökerek kaçmaya başlamış. Yolda karşısına pir eşek çıkmış ve ne olduğunu sormuş. Eşek feryat figan yalvarıp inleyerek "Batıl isteyerek haktan ayrıldım, boynuz umdum kulaktan ayrıldım." demiş. Gökten üç elma düşmüş; biri bana, biri dinleyenlere, diğeri de bütün iyi insanlara olsun.

Yorumlar