HARNAME MASALIM-Merve Köroğlu

Bir varmış bir yokmuş. Var varanın, söz sürenin, destursuz bağa girenin, habersiz bal yiyenin. Bir at aldım, dur diye, bir tekme vurdu "Geri dur" diye. Paşa Camisi'nin minaresini belime soktum borudur diye. Kaplumbağayı havaya savurdum arıdır diye. Bir varmış bir yokmuş bir tane zayıf bir eşek varmış, bizim bu eşek ağır ağır yükler taşırmış. Gecesi gündüzü sıkıntılıymış,bazen odun çekermiş bazen su taşırmış. Bizim eşek o kadar ağır yük taşırmış ki tüyleri kalmamış, eti ve derisi de kalmamış. Teri yükler altında kan gibi akarmış, onu görenler sanki bir iskelet gidiyor derlermiş. Kargaların derneğini dinler, sineklerin gezip dolaşmasını izleyen kendi halinde bir eşekmiş. Bir gün sahibi onu himaye etmiş, gözetmiş. Sırtından palanını almış salmış bizim eşeği otlamaya. Otlakta yürüyen öküzleri görmüş; gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve dolgun... Otlağı sömürüp yerlermiş ki kıllarını çekince kanları damlarmış, öyle heybetli öküzlermiş. Bazılarının boynuzu ay gibi bazılarının ise yay gibi... Böğürdüler mi dağlar çın çın örtermiş. Miskin eşek gezip dolaşırken sığırları görmüş, şaşmış kalmış. İçleri rahat yürüyorlar bazen de dinleniyorlarmış. Kendi durumunu gözünün önüne getirmiş "Biz bunlarla aynıyız da onlar rahatken ben neden bu kadar zahmet çekiyorum."diye düşünmüş. Eşeklerin en akıllısı diye pir eşek varmış "Benim derdimi ondan başkası halledemez." demiş. Onun yanına girmek üzre yola koyulmuş ve en sonunda pir eşeğin yanına ulaşmış. Bütün derdini anlatmış ona isyanlar etmiş bizim eşek. Pir eşek bizim eşeğe "Ey bela bağına tutsak olmuş eşek, şimdi beni dinle:Yaratan Allah öküzü yaratınca;öküzleri rızk nedeni kıldı. Öküzler gece gündüz buğday işler, buğday otlar, buğday dişlerler. Aziz buğdaya bu öküzler besep olduğu için Allah bu öküzlere bu yüceliği verdi. İçleri dışları yağ, et ile doludur. Bizim en büyük işimiz odundur, boynuz Bi yana kulak ve kuyruk bile bize çoktur." demiş. Bizim eşek pir eşeğin yanından dertleri artmış Bi şekilde ayrılmış. "Kendi kendine bende buğday işleyeyim, daha ne kadar odunla dayak yiyeceğim." demiş. Giderken yeşermiş bir ekin tarlası görmüş, aşkla tarlaya gidip işlemeye başlar. Bazen ayağıyla çiğner bazen dişiyle yer, yeşermiş arpayı gören aç eşek can derdine ilaç bulmuş. Ekini öylesine iştahla yemiş ki tarla çıplak kalmış. Yiye yiye karnı doymuş, müziğe başlamış, yere yatmış yuvarlanmış sonra içindeki neşesi taşınca git gide sesini yükseltmiş. Anırmayı sürdürmüş, eşek seslerinin en çirkinini çıkarınca ekinli tarlanın sahibi duymuş. Eline sopayı aldığı gibi yola çıkmış, tarlasının halini görünce inlemiş. Küfretmekle içi soğumamış, eşeği döverek de kendisini yatıştıramamış. Bıçağını çekmiş ve bizim eşeğin kulağını ve kuyruğunu kesmiş. Bizim  eşek gözyaşları içinde kan dökerek kaçmaya başlamış. Yolda karşısına pir eşek çıkmış ve ne olduğunu sormuş. Eşek feryat figan yalvarıp inleyerek "Batıl isteyerek haktan ayrıldım, boynuz umdum kulaktan ayrıldım." Gökten üç elma düşmüş; biri bizim eşeğin başına, biri tarla sahibinin başına, biri de senin başına... 

Yorumlar